15 Ekim 2008 Çarşamba


Ağaçların arasından gözüken dolunay..
Araba hızlandıkça bir aydınlık bir karanlık etraf.. Tam o sıralar yalnız bir bizon sapsarı bir çayırlıkta oturmaya karar verdi ve oturdu. Eylüldü. Çok uzaktım. Bundan böyle hep eksik bir şeyler olacaktı. Ben adressizliğin ne demek olduğunu anlıyordum. Araba karla kaplı dağların üzerindeki "dünyanın tepesi" adlı otelin yanından geçti. Anlatamazdım. Bu yüzden kimse anlayamazdı. Anlatmak için yaşamaya çalışmak çok yersizdi. Fotoğraf çekmeye veya yazmaya çalışmak.. her şey boş geldi o an gözüme. Ama yaşıyordum. Ve bu hepsinden önemliydi.

eylül, 08
Montana
Ayın kaçı olduğunu kestiremiyorum. Teknolojiden ve her şeyden, her şeyimden uzak bu yerde günlerin hesabını yapmayı bıraktım. Saat hesaplarımı yalnızca çalışırken yapıyorum. Yorgunluk bastırdığında kendimi avutabileceğim bir araç burada saat.
Yatağımda sırt üstü ve ters olarak yattığımda buraya özgü çam ağaçlarını görüyorum. Rüzgar estiğinde dalların hışırtısı da başka oluyor. Ve ağaçların dallarında oynaşan kuşların sesleri simsiyah ve kocaman bir kuzgunun gelişiyle bozuluyor çoğu zaman.
Burada saymak zorunda olmadığım bir zamana sahibim. Ve zamanım bittiğinde bozulmuşları yeterince düzelttikten ve düzgünleri yeterince bozduktan sonra geri döndü diyecekler hakkımda, bilenler. Yeni baştan saracağım. Herkesten kaçtığımı sanacaklar. Kendime yakınlaşmak istediğimi görmeyecekler. Kendime yakınlaştıktan sonra herkesi seveceğim. Ben şu an tiksindiklerimi ve üzerine kusmak istediğim yapmacıklıkları seveceğim. Ama sanırım o zaman kendime olan sevgim azalacak. İçimdeki boşluk gün geçtikçe büyüyor. O büyüdükçe ben de büyüyorum ve çevredekiler küçülüyor, küçüldükçe de sevimlileşiyorlar..

ağustos, 08
wyoming