1 Mayıs 2009 Cuma

1 Mayıs


Yok hayır bir mayıs hakkında ideolojik bir yazı yazacak değilim, korkmayın! Aslında bir mayıs günü taksimdeki çatışmalar sırasında oradaki minik dükkanının içinde mahsur kalmış bir insanın daha sonra çıkacağı seyahatin yol hikayesini yazmak istiyordum. Yani bu düşünceyle yazmaya başlayacaktım. Ama sonra: “bi road trip kaça patlar ?” diye düşündüm. Amerikalıların yol öykülerinin neden bu kadar çok olduğuna dair çok parlak keşfim de bu soruyla beraber ampul şeklinde belirdi beynimde. Bir kere benzin çok ucuz. Araba desen keza. Eh haliyle arabayla keyfi olarak seyahet de lüks sayılmıyor. Ordaki lusırlar, esrarkeşler, piskopatlar bu şekilde bir hayat sürebiliyorken burda sadece zenginler böyle bir şey yapabilir. Zengin adam da turlara katılıp otelde kalmayı yeğliyor çoğunlukla. O da sadece tatilde.
Tabi bu keşfin ardından öykümü yazamazdım. İnsanın hayalgücünü bile köreltiyorlar.
Olmaz ki! Böyle bir ülkede yaşıyoruz bari yaşadığımız yıllar nisan, eylül, mayıs aylarının bi döngüsü şeklinde meydana gelseydi. Bugün çilek yıkarken bunun üzerine biraz düşündüm de- o koku, renk ve tadın birleşimi bir nevi aşk gibi insanda saçmalama arzusu oluşturuyor herhalde- eğer aylar nisan, eylül, mayıs şeklinde dönerse benim doğumgünüm hiç olmaz. O zaman hiç yaşlanmaz mıyım yoksa sadece hediye mi alamam. Bilim insanları bu konuyu araştırdıktan sonra bu konudaki dileğimi şekillendireceğim sanırım.
Bu arada bu kadar saçma düşünebiliyorken arabayla seyahatin maliyeti yüzünden öykünün saçmalığını niye dert ettim bilmiyorum. Belki de bir gün yazarım.