22 Haziran 2011 Çarşamba

falez.

Aslında iyi bir kızdı o. Genel olarak çevresindekiler tarafından sevilir, sayılırdı.
Çünkü o talihsiz olay başına gelene kadar gayet aklı selim ve güleçti.
Bir gün aklının serin fakat sarp ve tehlikeli kıyılarında tatile çıkmıştı, iki kişiyle.
Diğer ikisi birbirinden hiç hazzetmezdi ama üçü birlikte çok eğleniyorlardı doğrusu.
Belki de doğa üçünün de çok sevdiği yegane şeydi. Bu yüzden de oynayıp duruyorlardı doğa içinde.
Bir ara bir falez kıyısında koşturup şakalaşırlarken her nasılsa korkunç bir şekilde diğer ikisi uçurumun kenarından kayıverdi bir anda.
Ancak elleriyle tutunabilmişlerdi kenardaki ot parçalarına.
Bu durum karşısında şaşkınlığını üzerinden derhal atan kızcağız yalnız birini yukarı çekip kurtarmaya gücünün yeteceğini fark etmişti hemen.
Sonra diğerini çekmeye zaman kalmayabilirdi veya kurtardığı kişi diğerine yardımdan kaçınabilirdi. Çünkü birbirlerini sevmedikleri gün gibi açıktı.
Kız, her ikisini kurtaramayacağını anlayacak kadar zeki olduğu için bu çabaya hiç girişmedi. Ancak seçim yapmayı da hiç beceremezdi.
Kurtaracağı kişiyi seçerken duygusal davranmanın büyük bir haksızlık olacağının ayrımındaydı.
Lakin kafasında bir terazi oluşturup kefelerine doldurduklarıyla bir seçim yapabilecek zamanı da pek yoktu.
Zaten o kefeleri kendi fikrince doldurmak çok cüretkar bir düşünceydi.
O kim oluyordu da bu iki kişiden hangisinin yaşamasının dünya için daha hayırlı olacağına karar verecekti.
Kız bu düşüncelerle boğuşurken uçurumun kenarındakilerden birinin bir eliyle tuttuğu otlar kopuverdi.
Artık tek eliyle tutunabiliyordu sadece. Diğeri gibi o da çok terlemiş soru soran gözlerle kıza bakıyordu.
Kız hala bir karar verememiş hangisini kurtarabileceğini bilemiyordu.
O ancak hangisinin kendisini daha çok sevebileceğini bilebilirdi. Ancak elbette ki bunun çok bencilce bir bakış açısı olduğunun bilincindeydi.
Kararsızlık kızın içini kemirerek onu yiyip bitiriyordu. Zaten bu arada tek kolu ile asılı kalmış kişinin dayanmaya mecali kalmamıştı. Aşağıya doğru önce sürtünerek yavaşça sonra hızla kaydı ve sert bir şekilde uçurumun dibine düştü.
Kısa ve tiz bir çığlık attı kız.
Sanki uçurumun dibine değil de kızın ruhunun üzerine düşmüştü bu kişi. Ama kızın duygularını dinleyecek bir saniyesi dahi yoktu.
Artık verilmesi gereken bir karar kalmamıştı.
Kız hemen diğerini yukarı çekmeye koyuldu. Ancak bu kişi o kadar ağırdı ki kız kan ter içinde kalmasına rağmen kişiyi bir nebze dahi yukarı çekemiyordu.
Uğraştı. Uğraştı.
Bir ara kurtarmaya çalıştığı kişi kızın eline yapıştı. Neredeyse onu da aşağı çekecekti ki kız, kıvrak bir hareketle bu hamleden kurtuldu.
Artık onu yukarı çekme çabasının boşa olduğunu fark ettiğinde ise yapabileceği en mantıklı şeyi yaparak arkasını dönüp yoluna devam etti.
Tabi ki hızlı hareket etmişti. Yol boyunca yardım olarak çağırabileceği birini aradı gözleri. Birini bulur bulmaz da olay mahalline gönderdi.
Ancak o gün orada uçurumun kenarındaki kişiye ne olduğunu öğrenmekten hep kaçındı.
Aslında iyi bir kızdı o. Genel olarak çevresindekiler tarafından sevilir, sayılırdı.
Çünkü o talihsiz olay başına gelene kadar gayet aklı selim ve güleçti.