29 Şubat 2012 Çarşamba

çar.

Akşam B. ile çay içtikten sonra yolda yürürken kar yağmaya başladı. Bu yüzden ben toz zencefilimi alarak üzerime düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğim hissiyle hemen aktarın karşısındaki duraktan geçmekte olan otobüse koştum. Arka koltuklardan birine oturup kitabımı açtım. Ancak aniden aklıma gelen belki de dünyanın en önemli konularından biri yüzünden kitabıma bir türlü odaklanamadım. “Acaba klavyedeki tuşlar insan bedeninin içinde bulunduğu nasıl bir etkileşimi simgeleyebilirdi ?”
Mesela enter tuşu işaret parmağıyla şakaklara dokunularak yapılan bir ‘bunu kafana sok işareti’ olabilirdi. Ya da backspace yanağa atılan küçük bir tokattı belki. Ve shift de bele dolanan bir kol veya ufak bir öpücük olmalıydı.
Neyseki ben bunları düşünürken ineceğim durağa geldim ve neyseki indikten sonra düşünmem gereken daha önemsiz bir takım düşünceler vardı. Donmadan eve ulaşmalıydım. Çünkü kar taneleri büyümüş ve ben pek üşümüştüm. Belki ctrl tuşuna bir kez basarak bu iş bir çözüme ulaştırılabilirdi. Ancak maalesef ve pek tabii ki her şeyin çok zor olduğu bir dünyada yaşıyorduk.

28 Şubat 2012 Salı

iletişim.

“Paranoyaksın” derdi ona içsesleri. Eh haksız da sayılmazlardı. Çünkü ne zaman kulaktan kulağa adlı oyun içinde oyun içinde oyunu oynasalar o hep birilerinin sıradakine alakasız bir söz fısıldadığını düşünür ve mızık yapan bu sesi bulmaya çalışırdı.

9 Şubat 2012 Perşembe

aslında güzel.

Üç gündür yoldaydım. Şehirlerarası otobüslerde yarım yamalak uyuklamaktan mıdır nedir beynim zaten ne kadar gelişmiş olduğu şaibeli olan kıvraklığını yitirmişti. Normal zamanlarda dahi emin olamadığım gerçeklik boyutları arasında geçiş yapıp duruyordum. Bir rüya aleminde gibi gözlem yapıyor, elimi yüzüme dokundurup bu dokunuşu elimle değil yüzümle hissetmeye çalışıyordum. Tam bu sırada bir yandan muhabbet ettiğim arkadaşım M. bir konuyu açıklamak için “ışınlanma bulunmuş gibi hayret bişey” benzetmesini yaptığında ben bunu kelimenin gerçek anlamıyla algıladım. Üstelik buna inandım. O kadar çok heyecanlandım ki. Aptallığım neticesinde hissettiğim bu heyecanı kayıtlara düşmeden edemedim. Bugüne kadar ışınlanmanın bulunduğuna bir gün şahit olma ihtimalimize hiç yakın bakmıyormuşum. Bir saniye içinde odama ışınlanan insanlar ile küçük bir hayali sahne dahi yaşadım. Maalesef gerçekle saniyeler içinde yüzleştim. Ama o bir saniyelik heyecanım pek garipti ve nadir yaşadığım bir histi.