19 Temmuz 2012 Perşembe

buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.

Geçen gün otobüs beklerken, şu sıralar ve genellikle, hayattan iki beklentim olduğunu farkettim. Bunlar ; 1- milli piyangodan ikramiye kazanarak zengin olmak, 2- vampir olmak. Bu farkındalıkla yaptığım her şey bir anda anlamsızlaştı. Çünkü hiçbiri bu beklentilerime hizmet etmiyordu. Sanki bir gün bu gerçekleşmesi çok zor olan ihtimaller gerçekleşebilir umuduyla yemek yiyor, tuvalete gidiyor, çalışıyor, kazandığımla yine yemek yiyordum. Belki de hormonal bir düşünceydi bu. Sonra otobüs durağına yaşlı bir çift geldi. Otobüsün kalkmasına henüz beş dakika olmasına rağmen gelmeyen şoförü azarlıyorlardı. Otobüs durağında sırada beklemek yerine otobüsün önünde bir kuyruk oluşturulmasını istediler. İnsanlar oraya yöneldi. Ben de mecburen onları takip ettim. Yaşlı teyze otobüsün kapısına tokat atıyor, "where is the driver? where is the driver?" diyerek ne kadar entelektüel ve ingilizce bilen bir teyze olduğunu ispatlamaya çalışıyor, tüm dikkatleri üzerine çekiyordu. Onun adına utanıyor bir yandan da susmasını diliyordum. Bu kadar saçma bir dünyada neden vampir olamayacaktım ki. Bir anda yeniden umut doldum. Sonra otobüs şoförü geldi. Ben çifte yakın bir yere oturma korkusuyla kendilerine hemen sıradaki yerimi verdim. Amacım otobüsün neresinde oturduklarını tespit etmek ve onlardan en uzak yere oturmaktı. Ancak benim çok kibar etek giymiş bir kız olduğumu düşündüklerinden eminim. Bu yanlış anlaşılma biraz canımı sıksa da bu hikayeyi asıl anlatma nedenim otobüs derken dudakları çok şirin gözüken insanların daha çok otobüs demesidir.

1 yorum:

idikut dedi ki...

Otobüs, diğer tarafta yalnızca olması gerektiği zamanda olacaktır kuşkusuz. Motorlu taşıttan dışarı atılacak ilk adımın kaplayacağı alanın küresel koordinatları hiç birimizin erişemeyeceği kadar hızlı bir şekilde, şöförsüz, otobüssüz, tam olarak oraya ondan, bizden, onlardan, bizlerden önce varacaktır. yalnızca bir adım, sonrası zaten malum, eğer biz de oradaysak, ya da onlar. küf tutmuş beyinler, bir şeyleri sevmeyerek, kalpler buruş buruş çekilmiş içine. ne kadar dramatik bir sahne, ne kadar samimi, dürüst bir üslub..